top of page

Çoktan makinalaştık

Ya da alternatif başlığıyla siktiğimin ofisi.

Lisede Yalçınlarla bisiklet sürerdik ya bilirsiniz. Önden ya da sonrasında belki sosisli de bir poğaçası vardı meşhur o fırına gider bir çay bir poğaça yerdik. Çay demişken bahsi geçecek abimizden sonra idarelik alınan çırağın ilk getirdiği çayın imamın abdest suyu oluşuyla beraber hasreti hemen başlamıştı abimizin. Sevdiğimiz bir abimiz vardı işte her neyse. Pek bir anı da kalmamış aklımda ya bir gün biz gittik, bir güzel yedik içtik. Şımarttık kendimizi üstüne kuru pasta, bir de güzel İzmir bombası falan bile yedik. Heyt ulan keyfe bak. Çıktık bindik metroya bisikletler elimizde. Ana dedim Yalçın hesabı unuttuk ya. Gece sonu dönerken evimize uğrasak da fırına kapalıydı. Ertesi sabah gittik, yoktu bizim abi. Akşamında gittik, gördüm ben sizi çıkarken dedi. E seslenseydin ya abi hesap diye dedik, fark edince gelmeyecek miydiniz sanki, unutsanız da ben ısmarlamış olurdum dedi. Ee Umut nerde bu hikayenin kreatif ve ilgi çekici yönü derseniz, siktirtmeyin kreatifinizi. İşte bizi tamamiyle bu bitirdi. Bir oturuşta yüz sayfa yazabilen bir çocuğu başında yapımcı beklerken, ödemeyi cash alırken bile 8 bölümü 8 ayda bitiremeyecek hâle siz getirdiniz. Balık ekmek yerdik, bir Mevoş ablamız vardı bilirsiniz. Severdi bizleri, bir de çaycı abimiz. İlk kısam toygun, peşisıra uzun metrajım güneşin altında… ulan hepsi mi yazılır bir balık ekmekçi yolunda. Hangi barla taşak geçmek için eklemiştim Eküs sahnesini acaba? Ya da duygusal biri miydi? İlişkiler eskiden sadece seksten ibaret değildi, hepsi hikayelerimde bir karakterdi. Hatta bazıları öyle etkileyiciydi ki, iki üç karakter, bütün karakterlerdeki. Şimdi isimleri neydi derken eskiden kelimeler yetmezdi. Hümanisttik ulan biz Yalçın. Ofiste üretilmez dediğim her saniye ebem sikildi. Ofis ortamı bütün ilhamımı sikti. 8 ayda yazdığım tek şey bir ofis komedisi, o da bununla mutlu olduğunu sananların trajedisi. Hümanisttik biz yalçınım, dönüp bakıyorum da. Bir hikaye ederdi Konak’ta tanıştığım kızın saçının mavisi, bin masal ederdi lisedeki sevgilimin dertleri, çokça yazmadık mı seni mahallenin abisi ve en önemlisi de baş kahramanımız olmak isteyip olamadığımız kişi. Siktiğimin ofisi, beynimi tıkayan ve yıkayan fakat katiyetle gözlem yetilerimi sınamayı bırakmayan, aynı beyaz perdenin dertli suratlarına maruz bırakıp farklı sonuçları arayan ve kınayan, ancak hep başarıyla sınayan falan hiç kendini sorgulamayan, siktiğimin ofisi. 100 sayfa ederdi özgür bir çocuğun tek gecesi ve şimdi nerde öyle hisli birisi, bulursan da kattiyletle tekrardan söyle ki kaybetmesin kendisini. Ah hiç eksik olmaz bir narsisti bir de işkoliği, kimisi alkol delisi kimisinin maaş tek derdi. Yakarır durur kimisi yahut hep susturur birisi. Yine de yine ve yineleyerek bütün içtenliğimle söylüyorum hatta bağırıyorum ki bağırmamam gerek çünkü yarın evimde var bir parti ve önemlidir host’un sesi lakin, siktiğimin ofisi.


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
gripim dadaist olduğumdan az

bir şiir kırıldı kafamda sümüklü borcam, düz saçlarından akan iyileşemeyen grip kafalı saksı ahşaptan ya da peluştan. Geri nefes sümük...

 
 
 
sos

bu gece rüyamda gördüm seni soslu makarnanın sossuz yeri misali yalnızdın, dans ediyordun tabii beni saymıyorum bu gece rüyamda çok da...

 
 
 
bu akşam

bu akşam biraz şaraplı, dünden kalma biralı ve sabahı viskili bu akşam biraz promilli, yalnız, kedili güzel bir kedili en güzelli...

 
 
 

Comments


© 2023, UMUT ŞEN 

bottom of page