Çok çok eskilerden, sizlerin bilmediği bir diyarda çocuklar, bir köy varmış. Bildiğimiz köylerden değilmiş o köy, masal o ya, herkes dediklerini kâfiyeli söylermiş. Köyün en güzel kızı ise dilsizmiş. Onun sözleri, masmavi gözleriymiş. Küçükken denize çok baktığından gözleri bu rengi almış, ya da annesi ona böyle anlatırmış. Bazen bir bakar herkesi büyülenmiş, bazense surat asar ve üzermiş. Bir de genç varmış, ona şair derlermiş. Kâfiye nedir bilmezmiş, her şeyi aklına gelen ilk sözlerle dillendirirmiş. Zaten şair ismi de ona, bu yüzden verilmiş. Günler geçmiş, yıllar geçmiş. Bizim kız evlenme çağına gelmiş. Köyün gençleri, onu etkilemek için sıraya girmiş ve güzel sözler etmiş.
“Sen, en güzeli, benim için çok özeli, evlensek ya beraber, olsan yaşamımın sebebi”
“Gözlerin beni aldı, aşka adım attı, seni sevmek bir dörtlük, kalbim sende kaldı”
Gençler okurlarken şiirlerini, şair gelivermiş bir gün. Gitmiş kızımızın yanına, bakmış gözlerine için için. Belki de o andır anlamışlar birbirlerinin dillerini. Kız elini tutmuş şairin, şair dönmüş evine, şiir yazmış ona. Hiç de kullanmadan kâfiye. İşte böyle başlamış hikaye, devamı ise seyahat olmuş tüm masal okuyan güzellere. Uyku vakti demiş şair, siz çocuklara
Rüyanızda sevdiğinizi görün, ve bir şiir okuyun ona, hiç gerek yok kâfiyeye ya da lafı dolandırmaya, anlatın tüm derdinizi minik bir masalla. İyi geceler çocuklar, belki sizin de kafanıza düşer bir elma.
Comments