Hem de vücudumda kafeine çok ağır bir duyarsızlıkla. Rüyalar, göremiyorum artık çok sevdiğim çekirdeklerden. Bıyıklarımı ikram edeceğim bundan sonra kahve sorana. Hem daha iğrenç. Rüyamda dalinin galayla cinsel hayatını gördüm. Bu terbiyesizce ithaf. Uyuyamıyorum. Benim bıyıklarım onunki gibi değil. Kafeini çok kaçırınca kalbim değişik atıyor. Erimiş kaşar gibi değil. Geçenlerde bir film izledim. Godot’u beklemekten bahsederler sanmıyordum onlar da bahsetmiyordu. Yemek falan yapıyorlardı. Deliyi bekliyorlarmış. Dali ile benim aramdaki fark benim Dali olduğumu bilmem, ya da öyle bir şey. Sabah uyandığımda Aaron Sorkin acaba bugün hangi mükemmel şeyleri yapacak diye soruyorum deliye. Sigaradan bahseden de yoksa bıyıklarım dudağımın üstünde kalsın. Ben de kaş ikram ederim. Sonra bir İspanyol yönetmen çıkar taş gibi film yapar, başrolleri de hep bıyıklı. Diğeri de tavuklu yapmıştı siyah beyaz. Şu masalı anlatan çok eski değil. Sabah bir litre kahve içtim. Bugün de rüyamda. Gürültülü lavuklar var bir de. Saygısız herifler, sanatımı böleceksiniz. Belki de sizin yüzünüzden burada gelmiş yaşlı teyzeyi dinliyormuş gibi yaparken çizdiğim esprilerle boğuluyorum. Susun da süreyim. En son çok kötüye gitti ama. Hani sürden sonra gelen kelime ve onun en gündem topçusu, aaah daeliyle anılan o üstadımızın da isim benzerliği. Gel de şaka yapma. Uyuyamıyorum ki napayım. Claudio Arrújo ya da Juswig Van Dijk diyecek hâlim yok. Gerçi hiç hâlim yok. Uyuyamıyorum da. Geçenlerde iki simit aldım. Birinin parasını ödemişim, eksik almışlar ya da Dali benim için Ödemiş. Kokoreç yemiştim son gittiğimden bir öncesinde. Yanımda kıyafet olmadığından donla uyumuş, elimdeki sakatata bakıp iyi koşardı gülbatur şakasıyla realistik kankayı kahkahaya boğmuştum. Bir de haber açıktı televizyonda. Dön dolap. Hâlâ bağırıyorlar. Lavukçum. Güzel bir kız var geçenlerde gene darladı beni. Rüyamda görmediğim kızlara yürüyemiyorum. Bazen öyle güzel oluyorlar ki rüyadayım sanıyorum. Sanatım da böyle, zaten hep sanatımdan bahsediyordum. Tutku dediğin şey kahvene öyle çok dem olacak ki asiditesi rüyanda köpürecek. Umrunda bile olmayan o, sana pandik atıp Mars’a halısahaya gönderince anlayacaksın rüyanın kaç uca konduğunu. Uca mı kondu. Bit pazarından on milyona mavi gözlük almıştım. İşin güzel yanı kendi on milyonum bile değildi. Arkadaşındı. Dali olan değil. Rüyama da beklerim deli. İlk aşık olduğumda da böyleydi. Unutamadığım o Rus kızın kollarındayken gördüğüm rüya. Ne işin var senin. Dokuz ay önce bir kere gördüğüm kız. Daliyi bile daha sık görürüm be. Çok tost yerdim de, bilirsiniz tostun her yeri belleğin azmi gibi oluyor çift kaşarlıda. Yaz desen yazamam bir ter bastı verilen zoraki dayatmada geçen başka yaşlı teyzeden. Onu dinlememeye ramak kala he deyip geçtim üstüne uyumaya değmez kıçından salla bir şeyler. Olmadı kıçını sallarsın ama argo kullanmayı sevmem yazarken o yüzden bunları derken kendimi gemi gibi düşündüm. O zaman olur çünkü her geminin bir. Gitti yazma hevesim bir anda. Uyuyayım.
top of page
Son Yazılar
Hepsini GörBöcekler kaşıntı ve şarabın kıyısında arabalı Gala’nın Salvador delisi yine düttürü. Bir yeni portakal mandolin turuncu yok havada ki...
Etrafta insanlar, bağırıyor. Bazılarının sesi çoktan kısılmış, bazıları meşaleli. Gök kızarmış, bulutlara küsmüş gibi. Maç günüydü o gün,...
O gün cezalıydım. Cıvıl cıvıl havada üçüncü kattan, parkta oynayanları seyrediyordum. Toz toprak dizler, çamurlu eski top. Evet, o topu...
bottom of page
Comentarios