İşe gideceğim pek zaman dinç ve mutlu olmama rağmen günümün oldukça bitkin doğduğu da oluyordu. Bu da onlardan biriydi. 7.30’ta orada olmak için koşuşturmam gerek, böylece bile yetişmem için otobüsün hemen gelmesi icap ederdi. Fakat bazen çok nadir de olsa trafik pek olmaz, on onbeş dakika artırırdım vaktimi. O sırada koşar bizim sahaf Halil Abi’den -ki kahvesi pek de iyi olmasa da benim için çok şey ifade ediyor ve yedide beni kahveyle buluşturacak tek seçeneğim- kahvemi alırdım. İşte bu gün de o günlerden biri olabilir. Hesaplarım doğru çıkarsa yedi sekiz dakikam olacak. Kahveyi düşlemek bile mutlu ediyorken insanı bu ikilem bana iki vadi arasında zayıf bir köprüde yürümeyi anımsatıyor. Vadinin eteklerinde uyku saklı, köprü ise Halil Abi’nin kitap kokulu dükkanı.
top of page
Son Yazılar
Hepsini GörBöcekler kaşıntı ve şarabın kıyısında arabalı Gala’nın Salvador delisi yine düttürü. Bir yeni portakal mandolin turuncu yok havada ki...
Etrafta insanlar, bağırıyor. Bazılarının sesi çoktan kısılmış, bazıları meşaleli. Gök kızarmış, bulutlara küsmüş gibi. Maç günüydü o gün,...
O gün cezalıydım. Cıvıl cıvıl havada üçüncü kattan, parkta oynayanları seyrediyordum. Toz toprak dizler, çamurlu eski top. Evet, o topu...
bottom of page
Comments