Salvador yokuşunda puslu bir sahilde Halikarnas’la kıyaslanamayacak bir amatörlükle yazıyordum. Kumsalın tozları tuzlu damlalar hâlinde akarken defterime, bu satırları rüzgarın mürekkebiyle buluşturdum. Büyükbaba S’nin bana ruhuyla dokunduğunu hissediyorum. Gerçi Gala’dan bahsetmezken beni umursadığını pek sanmasam da tam olarak Gala’mı düşlüyordum. Evet sen, yani o, herhangi biri. Gala değilmiş. Beni tüm benliğimle önce S. Amca eyleyip şimdi de büyükbaba S ile buluşturacak -ki pek çok evvel o bunu denese de gözümden kaçmış- burnumun dibindeymiş. Akmayan burnumun.
Dali sinirlendi ve ben roman yazmayacağım. Yalçın’a selam olsun ki Uganda’ya da gitmeyeceğim. Bu bir kum savaşı, kalbinizi saklayın ve ekime kadar terlikle gezin. Evet Gala’ sen de!
Sen Gala’sın ve bunu farkında olmayacak kadar beni Dalileştirdin.
Ve yaz serini, biraz klasik müzik dinleyeyim diyorum, bir anda Vivaldi çıkıyor kulağıma. Öcü gibi…
Comentários